Konursu Bayburt |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Konursu kasabası Karadeniz Bölgesi'nin Doğu Karadeniz Bölümü'nde, Bayburt-Trabzon il sınırını oluşturan Soğanlı Dağları'nın güneyinde uzanan bir alanda kurulmuştur. Kasabanın genel olarak yeşil sahralardan oluşan kompleks bir yapısı vardır. Yöre, eğimin az olduğu ve zemini sağlam olan kuzeydeki düzlüklerde kurulmuş ve güneydeki düz zemine doğru inkişaf etmektedir. Gerek kasabanın oturduğu zeminde ve gerekse yeni inkişaf alanlarında zemindeki volkanikler bozulmamış olduğundan sağlam kalkerler ve kil taşları ile birlikte bulunduğundan zemin sağlam bir yapıya sahiptir. Yeraltı su seviyesi alüvyonlarda 2-3mt. civarındadır. Yerleşim biriminin içinden geçen Kanlı Çoruh Deresi'nin her iki tarafı D.S.İ. tarafından duvar yapılarak muhafaza altına alınmıştır. Bu nedenle kasabada taşkın tehlikesi söz konusu değildir. Kasabanın iklimi karasal iklimdir. Fakat bu karasallık Doğu Anadolu'daki kadar sert değildir. Karadeniz ve Doğu Anadolu arasında geçiş bölgesinde olduğu için konumu iklimine yansımıştır. Yaz yağışlarının az olması ve buharlaşmanın fazla olması yörede su yetersizliği meydana getirir ve sulama sorunu oluşturur. Bu özellik yöreyi Karadeniz ikliminden ayırır. Kış soğuklarının Doğu Anadolu'daki kadar sert olmayışı ise yöreyi Doğu Anadolu'daki karasal iklimden ayırır. Yeryüzü şekillerinin elverişliliği ve verimli arazilerin bulunmasıyla birlikte hayvancılık potansiyelinin yüksek olması, yörenin yerleşme yeri olarak seçilmesinde etkili olmuştur. Yörede toplu bir yerleşme tipi görülür. Mesken yapımında iklim ve kullanılan malzemenin kolay temin edilebilmesi etkili olmuştur. Kerpiç malzeme ve taş, kullanılan ana maddeler olmakla beraber bu eski tip taş ve kerpiç meskenlerle, son zamanlarda yapılan betonarme meskenler iç içedir. Kasabanın temel geçim kaynağı hayvancılık ve hayvancılığa dayalı tarım faaliyetleridir. Bu sebeple, yüksek olan tarımsal ve hayvansal potansiyelin daha iyi değerlendirilebilmesi için aşağıda özet olarak maddeler halinde verilen hususların üzerinde önemle durulması gerekmektedir: 1)Topraklarımız ata yadigarı, uğruna kan döküp binlerce şehit verdiğimiz hayatımızın temeli olan varlıklarımızdır. Bu bakımdan topraklarımızı önce erozyon felaketine karşı korumak zorundayız. Bunun için meyilli çayır, mera ve otlak araziler sürülerek kesinlikle tarla haline getirilmemelidir. 2) Toprak ve meraların baharda çok erken otlatma maksadıyla hayvanlara çiğnetilmesi hem toprak yapısını bozar ve hem de daha kendini kurtaracak duruma gelememiş bitki varlığının yok olmasına sebep olur. Bu bakımdan erken ve aşırı otlatmadan mümkün olduğunca kaçınmak lazımdır. 3) Geven, yonca, ayrık ve benzeri tabi bitkilerin sökülmesi, tahrip edilmesi erozyonu hızlandırır, sel felaketine ve çok yüksek toprak kayıplarına sebep olur. Bunun için özellikle gevenlerin sökülmesi önlenmelidir. 4) Aynı tarlada her sene aynı bitkiyi yetiştirmek toprağı yorar ve verimsizleştirir. Bu bakımdan korunga, yonca, fiğ ve buna benzer baklagil bitkilerinin mutlaka münavebeye sokulması lazım gelmektedir. 5) Bitkilerle topraktan büyük miktarda azot, fosfor, potasyum ve diğer besin maddeleri sömürülür. Böylece toprak bu maddelerce fakirleşir. Gübreleme yapmak suretiyle bu maddelerin tekrar toprağa geri verilmesi gerekir. 6) Yem bitkileri ekim sahaları mümkün olduğunca genişletilmelidir. Bu bitkiler hayvancılık potansiyeli çok yüksek olan yöremizin kuru ot potansiyelini artıracağı gibi toprakları ıslah ederek verim güçlerini artıracaktır. 7) İyi ve ilaçlanmış tohumluk kullanılması ve su kaynaklarının geliştirilerek sulamaya aktarılması yöre tarımının geleceği için çok önemlidir. Topraklarımız tarımsal amaçlar dışında kullanılmamalıdır. İnşaat sahaları kesinlikle verimli topraklar üzerine kaydırılmamalı, bahçe toprakları aynı şekilde arsa olarak değerlendirilmemelidir. 9) Yöremiz Türkiye'de tarım ilaçlarının zehirleyici etkilerinden korunmuş nadir yörelerimizden birisidir. Arıcılığa çok müsait olan kasaba çevresinin tabii bitki örtüsü tarım ilaçlarıyla zehirlenmemelidir. Kanaatimizce ilaçlı tohum dışında kasabaya tarım ilacı sokulmamalı, kasabanın toprak ve bitkileri kirletilmemelidir. Zaten çok uzun bir kış dönemi yaşayan kasabamızda topraklar, bitkiler ve sular soğuk tarafından dezenfekte edilmekte, hastalık amilleri büyük ölçüde tabii olarak öldürülmüş olmaktadır. 10) Tarımsal organizasyonda olduğu gibi, hayvancılık organizasyonu ile ilgili sorunlar da çözüme kavuşturulursa, kuşkusuz yöre iktisadi yönden kalkınacak ve dolayısıyla yöreden dışarıya olan göçler yavaşlayacaktır. Bu nedenle de hayvan ırklarının ıslah edilmesi, bulaşıcı hastalıklara karşı aşılamaya sürekli devam edilmesi, mera hayvancılığı yanında besi hayvancılığına yönelmesi, hayvansal ürünlerin pazarlanmasında kooperatifleşmeye gidilmesi gibi önlemler alınması gerektiğine inanıyoruz. Diğer taraftan yörenin bitki örtüsü, arıcılığın gelişmesine imkan sağlamaktadır. Ancak halkın arıcılık yapması için yönlendirilmesi gerekir. 11) Yörede ülkemizde olduğu gibi mülkiyet ya miras yolu ile ya da satın alma yolu ile el değiştirmektedir. Yörede bazı ailelerde mülkiyetin miras yoluyla ancak bir iki nesil sonra paylaşılması, mülkiyetin parçalanmasını biraz olsun geciktirmektedir. Ama buna rağmen geç de olsa yine toprak miras yoluyla parçalanmaktadır ve giderek parsel sayısı artmaktadır. Kuşkusuz ilerde toprak parçalana parçalana işlenemeyecek kadar küçülecektir. Diğer taraftan zaten şu anda parsel sayısı arttıkça tarımsal üretim azalmaktadır. Bunun için devlet-kasabalı işbirliği yapılması ve yörede mülkiyette toplulaştırma sisteminin uygulanmasının zorunlu olduğu anlaşılmaktadır. Yörede iklim ve iktisadi faaliyetlerin özelliklerine uygun olarak çeşitli sanayi kolları geliştirilebilir. Dokuma sanayi buna örnek verilebilir. El sanatları bölümünde de incelendiği üzere, yöre halkının el sanatlarına karşı iyi bir eğilimi vardır. Ancak halkın böyle bir isteği zaman geçirilmeden değerlendirilmesi gerekir. Yörede periyodik olarak özellikle halıcılık ve kilimcilik dallarında kursların tekrarlanması ve halı tezgahı kuracaklar için kredi sağlanması halinde, yöre ekonomisine büyük katkı sağlanacaktır. Ayrıca başlanmış olan ağaçlandırma çalışmaları tamamlanmalı ve kasabanın görünümü daha da güzelleştirilmelidir. Kasabada önemle halledilmesi gereken bir sorun da eğitim konusundadır. Kasabada ilkokul ve orta okuldan sonra öğrenciler liseyi il merkezinde okumaktadırlar. Her gün il merkezine gidip gelmek ise zor şartlar oluşturmaktadır. Gerçi belediye, öğrenciler için servis tahsis etmiştir. Fakat kasabada bir lise açılacak kadar öğrenci potansiyeli mevcuttur. Yine kasabada, yüksek öğrenim için ailelere büyük bir görev düşmekte ve ailelerin bu konuda duyarlı davranıp çocukları için hiç bir fedakarlıktan kaçmamaları gerekmektedir. Kasabada mevcut olan ilköğretim okulu ihtiyaca cevap verememektedir. bu sebeple ek okul binası yapılmalı ve öğrencilerin her türlü spor faaliyetlerini gerçekleştirebilmeleri için spor kompleksi inşa edilmelidir. Ayrıca yapımına başlanan futbol sahası bitirilmeli ve faaliyete geçirilmelidir. Coğrafi açıdan özetle incelemeye çalıştığımız, Konursu Kasabası'nın başlıca önemli sorunlarını ve çözüm yollarını ortaya koymaya çalıştık. Sorunlar ortaya konulmadan kalkınmanın gerçekleşemeyeceğine inanıyoruz. İşte bütün bu sorunlar ve çözümleri ancak devletin ilgili kurum ve kuruluşlarının ilgi ve desteği ile ve kasaba halkının el ele vermesiyle mümkün olacaktır. Sorunların çözümlenmesiyle, tarıma ve hayvancılığa elverişli olan yöre, iktisadi açıdan gelişecek, gelir düzeyi yükselecek ve ilçe olabilecek bir potansiyele kavuşacaktır. Kasabamızı bu hale getirmek en büyük arzumuzdur. Zaten kasabada ilçe olabilmek için gerekli olan alt yapı (kanalizasyon, içme suyu, yol, elektrik, telefon v.b.) hizmetleri büyük ölçüde tamamlanmış durumdadır. Ve yine sonuç olarak eğer, hem bölge bazında hem de ülke bazında gelişmek, Avrupa standartlarını yakalamak ve yine yeni bin yılda müreffeh bir Türkiye görmek istiyorsak bu kalkınmanın topyekün köy ve kasabalardan başlaması gerekmektedir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|